26 Mart 2018 Pazartesi

OSHO VE WILD WILD COUNTRY BELGESELİ ÜZERİNE


Bu ismi ilk olarak ne zaman işittim ya da okudum, hatırlamıyorum. Ama bir dönem, zannediyorum 90 sonları ve 2000 başları, Osho’nun kitapları her yerde satılıyor, adı bazılarının ağzından düşmüyordu. Sebebini kesinlikle bilmediğim sezgisel bir şekilde bana hiç cazip gelmediğini hatırlıyorum. Bir gün havaalanında kitapçıda rastladığım iki kitabını satın aldım. Okuyup bitirdikten sonra aklımda kalan tek bir şey bile olmayınca bana göre değilmiş deyip geçtim. Bu deneyimden sonra bir yoga merkezinde dinamik meditasyon diye bir eziyete katılacak ve bunun da bir Osho meditasyonu olduğunu öğrenecektim. Osho’nun üçüncü ve son kitabı olarak Meditasyon’u aldım ama onun da kaderi diğer kitaplar gibi oldu. 
Bu uzun girişi neden yaptım… Birkaç saat önce Netflix’te yayınlanan 2018 yapımı Wild Wild Country başlıklı belgeseli bitirdim. Altı bölümden oluşmuş bu belgesel Osho olarak tanıdığımız gurunun ve müritlerinin öyküsünü anlatıyor. Günümüzde yaşayan tanıkların ifadeleri ve 1980 ve 90’lı yıllarda yaşanmış olaylardan derlenen gerçek görüntülerle dolu bu muhteşem belgesel hareketi olanca objektifliğiyle yansıtmaya çalışmış. Şimdi gelelim o dönemlerde olanlara… 

1990’lardan sonra Osho adını alacak olan, ama o dönemde Bhagwan adıyla tanınan Hintli guru 1980’li yıllarda sekreter olarak atadığı Sheela adındaki müridinin önderliğinde ABD Oregon’da bir komün kurar. Binlerce müridin katkısıyla sürdürülebilir bir şehir meydana getirirler. Kendilerine en yakın kasaba 40 nüfuslu Antelop’tur. Tabii ki tek renk (kırmızı) elbise giyen binlerce tuhaf insanın gelmesi kasabada tedirginlik yaratır. Kısa bir süre sonra kendilerine sanyasin diyen mürit topluluğu seçme ve seçilme hakkını kullanarak bölgenin yönetiminde hak sahibi olacak, Antelop’ta bulunan satıştaki mülkleri alacak ve böylelikle mutlak çoğunluğu oluşturmaya başlayacaktır. Maddi gücünü hızla artıran bu grup hakkında gizli kamerayla alınmış orji görüntüleri yayınlanınca kasabanın tedirginliği iyice artar. Bu arada sanyasinlerin arasında açık evlilik olduğu bilinen bir durumdur ve Bhagwan ve takipçileri dünya nimetlerinden sonuna kadar yararlanmaktadır. Örneğin Bhagwan’ın 90’ın üstünde Rolls Royce’u olduğu, pahalı saatlere ilgi duyduğu bir sır değildir. Kasaba sakinleriyle sanyasinler arasındaki gerilim, grubun oteline bombalı saldırı düzenlenmesiyle artar. Bunun sonucunda sanyasinler silahlanmaya başlar. Artık silahlı muhafızlar her yerde gezmektedir. Bir süre sonra nüfuslarını artırmak için evsizleri toplamaya başlarlar. Bu ani artış bazı sorunları da beraberinde getirir. Ve sonuç olarak madde bağımlısı, şiddet yanlısı ya da türlü davranış bozukluğu olan bireyler komünde rahatsızlığa yol açar. Bunun sonucu olarak da içkilerine bilgileri dışında yatıştırıcı eklenecektir. Bu arada haklarında yasadışı göçmen sokmaktan tutun da biyolojik silah kullanmaya kadar türlü iddialar dolaşmaya başlamıştır. Bütün bunlar olurken işlerin başında Sheela bulunur. Bhagwan topluluktan biraz daha uzak bir yerde vaktini geçirmektedir. Sonradan anlaşılacağı üzere birlikte yaşadığı doktoru Bhagwan’a çok ağır uyuşturucu ilaçlar temin etmektedir. Elindeki gücü doktora ve karısına kaptırmaya başladığını anlayan Sheela, doktorun ortadan kaldırılması gerektiğine hükmeder. Bu işi sadık bir mürit üstlenecektir. Başarısız suikast eyleminin ardından Sheela ve beraberinde 20 kişi gizlice Oregon’u terk eder. Bundan sonra Bhagwan suskunluğunu bozacak, Sheela’yı hırsızlıkla, cinayete teşebbüsle ve daha bilumum iddiayla suçlayacaktır. Sheela da Avrupa’da saklandığı yerden basına demeçler verir. Sonuçta Bhagwan Amerika’yı terk etmek üzereyken uçakta, Sheela da Almanya’da tutuklanırlar. Bhagwan bir süre hapiste kaldıktan sonra ülkeyi terk etmesi şartıyla salınır. Hindistan’a, aşramına gider ve 1991’de ölene kadar burada kalır. Ölmeden önce etrafında müritleri ve sabık doktoru da bulunmaktadır. Hindistan’da Osho adını alır ve bundan sonra hep bu adla anılır. Öldükten sonra bıraktığı vasiyet de şaibeli bulunur çünkü mirasının büyük bir kısmını doktoruna bırakmıştır. Sheela da uzun bir süre hapis yattıktan sonra hayata döner. 
Bir solukta izlediğim bu belgeselin ardından birçok yorum okudum. Bir kısmı ekşi sözlükte bir kısmı YouTube kanalının yorumlarında… Doğal olarak insanlar ikiye bölünmüş durumda. Osho’yu kimse anlayamadı. Onun parmağına bakmaktan gösterdiği yeri görmüyorsunuz diyenlerden tutun da bir şarlatan ve ahlaksız olduğunu söyleyenlere kadar çeşitli düşünceler mevcut. 


                                                    Bhagwan ve Sheela mutlu günlerinde

Öncelikle tarikatvari oluşumları ve insanların inanma ve ait olma gereksinimlerini sömüren her türlü hareketi eleştiren bu mütevazı blogda, belgeselin de yapmaya çalıştığı gibi, haksızlık yapmamaya gayret ederek kendi adıma çıkardığım dersleri yazmak istedim. 
  1. Toplumsal aidiyet, altruizm ve kitlesel hareketler insanın anlam arayışının en temel unsurları gibi görünüyor. Aşırı derecede bireyselleşmiş modern birey saçmalamaya da bir o kadar yatkın. 1968 kuşağının büyüsünü yaşamış bu insanlar büyük ihtimalle o heyecanı, toplumsal hareketi ve ruhu yakaladıklarını düşündüler. Çok ilginçtir, belgeselde gördüğüm tek Hintli Sheela ve Bhagwan’dı. Diğer herkes batılıydı. Bu bağlamda düşünmeden edemedim, acaba Hindistan’ta Osho hareketi Hintli Budistler arasında nasıl bir algı yaratıyor ve popülerliği ne durumda…
  2. Osho dilediği kadar bilge bir insan olsun, doğru şeyler söylesin, bu gibi kitlesel hareketlerin her zaman bazı istismarcıları da içine çekeceğini unutmamak gerekiyor. Sonuçta çığırından çıkmış, insanlara zarar vermiş bir yapı oluşmuş oluyor. Çünkü güç eline geçen kişiyi zıvanadan çıkarabiliyor. 
  3. Bir diğer durum da komünde yaşayan insanların daha sonra dışarıdaki hayata adapte olmaları. Belgeselin karakterlerinden biri bu süreci çok güzel anlatmış. Komun hayatı bir çeşit özgürlük gibi algılanırken insanın hapishanesi olabilir. 
  4. Osho’nun maddeyle ilişkisine katılmam mümkün değil. Altında yatan felsefi neden ne olursa olsun ruhani ve maddi boyutların dengelenmesine inanıyorum. Bir ruhani hareketin dünya nimetlerinden ve maddiyattan elini tamamen çekmesi gerektiği gibi bir inanç Buda da bile yoktur zaten. Ancak bir gurunun elmas saatler takıp onlarca Rolls Royce’a sahip olmasını en hafif tabirle zavallı buluyorum. 
  5. Osho aslında dönemin ruhunu iyi yakalamış bir pop ikonu. İnsanların zaaflarını bilen karizmatik bir şahsiyet. Elbette karizmasının yanında olağanüstü zekası ve bilgeliği de mevcut. Ama maalesef bütün bu özellikler bir şekilde bir araya geldiklerinde bir nevi oksimoron oluyor. Pop ikonu bir guru bana göre olsa olsa bir yeni çağ şarlatanıdır. 
                                         Bhagwan. Ölümünden sonra açık artırmayla satılan Rolex'iyle.

Wild Wild Country herkese tavsiye edeceğim bir belgesel. İzleyip bitirdikten sonra da üzerine çok düşüneceğinizi tahmin ediyorum. Bu gibi kült hareketlerin, tarikatların iç yüzünü gösterecek daha fazla çalışma olmasını dileyerek bitiriyorum. 

6 yorum:

  1. Aidiyet insanı hem güçlü hem de aciz hissettiren bir duygu. Hafiflemeye calisirken tutsak ediyor. Yazinin her satirini cok begendim.Hemen izleyecegim.

    YanıtlaSil
  2. Üzerinde oyunların oynanmasına ve sömürülmesine en müsait olan inançlı insanların vicdanlarıdır, yol gösterici edasıyla aklının şeytani labirentlerinde onları birer kuklaya çeviren gerek din,gerek sosyal gelecek ve kutlu inanç vaad ederken dili ustalıkla kullanıp bireyleri zihinsel körleşmenin eşiğine götüren; özgüveni budanmış acizleştitilmiş toplumlar yaratma becerisinin en güzel örneklerinden birisini bu olay göstermiş,sizde hadiseyi çok yalın ve araştırıcı bir gözlemle olayın aslına sadık kalarak anlatmışsınız.Olayın 1968 kuşağında yaşanmasını önemli bulmayıp, her dönemde bu tür Tarikatlar ve inanç avcılığının yapıldığı kanısındayım..Yeterki insanlık oyuna gelip aldatılmasın.Naçizane.Çok güzel ve aydınlatıcı,araştırıcı yazınıza teşekkür eder. yenilerini bekleriz.Sevgiler.

    YanıtlaSil
  3. Merhaba, yazınız için teşekkürler..ben de yakın zamanda belgeseli izledim, sanırım popülerliği nedeniyle ön yargıyla yaklaştığımdan olsa gerek hiç bir Osho kitabını okumuşluğum yoktu bu zamana kadar..ancak belgeseli izlerken Bhagwan'a bir ince sempati duymadan edemedim:) benim asıl değinmek istediğim konu şu ki bir kez daha varlığa sirayet etmiş faşizmi görerek ürperdim, sözde özgürlükçü amerikan bağnazlığını tekrar teyit etmek de can sıkıcıydı,yapılan tüm yanlışlara rağmen denenen şeyin muhteşemliği ile neşelendim ve gaza geldim açıkçası..nihayetinde varlığa ters bir sistemle kuşatılmış durumdayız, amerikanın bu sistemi ayakta tutmak için kullandığı faşizan araçların yanında topluluğun yaptıkları masum kalıyor bile diyebilirim..tabii bu benim bakış açım.. nihayetinde kediyi köşeye sıkıştırırsanız tırmalaması kaçınılmazdır..Bunun yanında tüm içtenliğiyle avukat karakteri bana gerçekten ilham verdi, umarım kitabını okuma fırsatım olur..Bhagwan'ın ona vasiyeti olan gerçekleri yazma kısmını merak ediyorum açıkçası. Sonuç olarak daha çok şeyler söylemek isterdim, ama belgesel gerçekten kişiye birçok şey katabilecek bir yapım olmuş.Herkes izlemeli..sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
  4. Paylaşım için teşekkürler. Dekorasyon için izleyip yorumladığım program size de ilham kaynağı olabilir.

    https://forestofnoreturn.blogspot.com/2018/08/stay-here-karli-donusumler-mekanlarinda.html

    YanıtlaSil
  5. blogunuzu severek takip ediyorum.şunu rahatlıkla söyleyebirim ki ben ve benim gibiler için adeta bir yol haritasısınız.coplot gibi görüyorum sizi.yoldaki virajları kasisleri bilen ve öncden uyaran biri.deneyimlerini paylaşanlara selam olsun.daha çok paylaşım yapmanızı temenni ediyorum.umarı yazacak çok daha fazla deneyiminiz olur ve paylaşırsınız.teşekkür ederim

    YanıtlaSil

TRANSANDANTAL MEDİTASYON (2)

TRANSANDANTAL MEDİTASYON (2) Bu yazıyı, her dakikası zor geçen bir yılın ardından bloğa yeniden yazmam için beni harekete geçiren pos...