18 Ocak 2018 Perşembe

TRANSANDANTAL MEDİTASYON (1)



Transandantal meditasyon (TM) ifadesini ilk kez duyduğumda ilkokul üçüncü sınıf öğrencisiydim. Annemin düzenli olarak aldığı Kadınca dergisinde çocukken çok sıkı bir hayranı olduğum Anadolu Folk Üçlüsü’nün Doğan Canku’suyla bir röportaj yayınlanmıştı. Doğan Canku transandantal meditasyondan ve bu konudaki deneyimlerinden bahsediyordu. Çocuk aklım ve merak duygumun depreştiğini ve bundan sonra bu ifadeyi duyduğumda dikkat kesildiğimi hatırlıyorum. 90’lı yılların sonunda en sevdiğim yönetmen diyebileceğim David Lynch’in TM uygulayıcı olmasının da ötesinde kurduğu TM vakfı aracılığıyla binlerce insana bu meditasyon yöntemini tanıtmaya kendini adamış olması benim için çok anlamlıydı. Bunca işarete rağmen deneyimin kendisini yaşamam ise on yıllar sonra gerçekleşecekti. Günümüzden bir buçuk sene öncesine…



Şu anda bir yılı aşkın bir süredir transandantal meditasyon uygulayıcısıyım. Bu yazıyı yazma sebebim internet üzerinde konuyla ilgili birinci elden deneyim öykülerinin yok denecek kadar az olması. Bunun yerine bol bol reklam veya ansiklopedik bilgi mevcut. Eğer İngilizce okuyabiliyor ve ısrarcı bir şekilde arama yapabiliyorsanız bazı alternatifler mevcut. Ancak TM hakkında Türkçe yazılmış otantik görüş arama çabam sonuçsuz kaldı. Okumakta olduğunuz bu yazı belki de konuyla ilgili ilk Türkçe deneme.

TM bir öğretici eşliğinde gerçekleşen birebir öğretim sürecini gerektiriyor. İlgilenenler öncelikle ücretsiz tanıtım toplantılarına katılıyor. Bu toplantılarda özellikle TM’nin nasıl işlediğine ilişkin bilgilendiriliyorlar. Üzerinde hassasiyetle durulan unsur, bu meditasyon yönteminin kesinlikle spiritüel ve dinî olmadığı. Aksine TM’nin işleyiş şekli nesnel bir boyutta tanımlanıyor ve bilimsel çalışmalardan yapılan alıntılarla destekleniyor. Bu arada TM bir çeşit mantra meditasyonu. Bunun anlamı şu: Belli bir sözcüğü (mantra) zihninizde tekrarlamak ya da düşünmek suretiyle meditasyon sürecine giriyorsunuz. Benim tanıtım toplantısında aklımın almadığı, sorduğum halde tatminkâr bir cevap alamadığım soru şuydu: Madem bu yöntem spiritüel bir yöntem değil, o zaman bana özel verilecek mantranın özelliği ne? Neden o veya bu değil de özellikle bana özgü o mantra veriliyor? Mantranın seçilişinde nasıl bir yöntem kullanıldığını öğrenemedim. Yalnız, TM’de herkesin kendine özel bir mantrası olduğu söyleniyor. TM yönteminin insanlara huzur, yaratıcılık, bedensel ve zihinsel sağlık gibi saymakla bitmeyecek faydalarından bahsediliyor. Bu arada özel eğitilmiş sidha’ların birlikte aynı anda gerçekleştirdikleri meditasyonların dünya barışını sağlayacağına da inanılıyor.
Ücreti bir hayli yüksek olsa da TM öğrenmeyi çok istediğim için merkezden bir randevu talep ettim. Meditasyon yapmayı pek beceremeyen zihni meşgul biri olarak TM’nin sonunda aradığım meditasyon yöntemini bana sunacağından emin olarak kararımı verdim. Şansıma çok sempatik ve hoş bir hanımefendi bana rehberlik edecekti. Önümüzdeki dört gün boyunca randevulaşarak tamamen boş olan TM merkezinde yüz yüze görüşmeler yaptık. Bu süreçte eğitmenim bana meditasyon yapmayı öğretti. Bu arada bilimsel olduğu söylenen yöntem bildiğiniz Sanskritçe bir ayinle başlamıştı. Eğitmenim pirinç, tütsü gibi bazı törensel sembollerle Sanskritçe bir şeyler söyleyerek ayin eşliğinde bana mantramı fısıldadı. Bu mantrayı hiçbir yere yazmayacak, başkalarıyla paylaşmayacak, sesli olarak söylemeyecek ve hatta meditasyon haricinde aklımdan geçirmeyecektim! Meditasyonun yapılış süreci de benim için çok net değildi. Rahat bir şekilde oturduktan sonra zihnimde mantrayı başlatacak ve sonra hiç kontrol etmeyecektim! Açıkçası başlarda bana verilen bu belirsiz komut çok canımı sıkmıştı. Çok sevdiğim Doğan Cüceloğlu’nun bir solukta okuyuverdiğim nehir söyleşi kitabı “Damdan Düşen Psikolog” kitabında kendi TM deneyimini anlatırken mantrasını içinden tekrar ettiğini ifade ediyordu. Başından beri zihnimde şekillenen meditasyon yöntemi bu şekildeydi. Oysa tekrar etmemem ve kontrol etmemem gerekiyordu. Sonraki günlerde merkeze kontrollere gitmeye devam ettim. Her seferinde bir form dolduruyordum. Kaç kere uygulama yaptım ve deneyimlere ilişkin bazı ayrıntıları yazdığımı hatırlıyorum. Ancak bende bazı değişiklikler olmaya başlamıştı. İçimde büyük bir öfke peydah oldu. Meditasyonlarımı yaparken adeta patlayacak gibi oluyordum. Bir kez orayı hemen terk etmeyi aklımdan geçirdim. Diğer iki seferde hıçkıra hıçkıra ağladım. Eğitmen hanım daha önce böyle bir vakayla karşılaşmadığını ifade etti. Bende büyük bir stres çözülmesi oluyordu. Bu stres çözülmesinin bilimsel açıklamasını beyaz portatif tahtaya kalemle çizmek suretiyle yaptı. Ben pek bir şey anlamasam da eğitmenimin dediği gibi yapmaya devam ettim. Sabah ve akşam yirmişer dakika. Bu sürenin beni çok ciddi zorladığını da ifade etmem lazım. Sabah meditasyonu uyanır uyanmaz değil, daha sonra ama kahvaltıdan önce, akşam meditasyonu da tercihan yemekten önce, saat 17.00 sularında yapılmalıydı. Çalışan bir kimse olduğum için bu ritmi oturtmakta çok zorlandım. Üstelik hiç aksatmamam gerektiği konusu defalarca vurgulandığı için bende meditasyon aksatmak da stres konusu oldu. Bir insanın kendini zorunda hissederek meditasyona oturması şu anda çok saçma geliyor ama bir süre bu uygulama bu şekilde devam etti.
Derken, hayatımın en kötü depresyonu gelip kapıyı çaldı. Hayatımın en kötü kararlarını verip en yakınımdakileri üzdüğüm hatırlamak bile istemediğim bir döneme girdim. Meditasyonlarımı yapmaya devam ediyordum. Dört ay sonra meditasyon kampına bile gittim. Ama yanlış hatırlamıyorsam yedi ay kadar sonra tamamen bitirdim. Çünkü hiçbir yarar sağladığını düşünmüyordum. Sanki büyük bir beklentiyle meditasyon yapmak üzere oturuyor, sonra yirmi dakikayı doldurup kalkıyordum. Bunun yanında hissettiğim öfke de cabasıydı. Bu süreçte eğitmen hanım beni arayarak nasıl gittiğini sordu. Samimiyetle olanları anlattım. Çok üzüldüğünü, meditasyonun işe yaramaması gibi bir durumun söz konusu olamayacağını, yapmaya devam etmem gerektiğini söyledi. Bir gün gelecek acılarım, öfke ve depresyonlarım son bulacaktı; mükemmel sağlığa kavuşacak, yaratıcı ve mutlu olacaktım. Meditasyonlara tekrar başladım. Artık zihnim eskiden olduğu gibi yirmi dakika boyunca sancı çekmiyor, bazen uyku ile uyanıklık arasında güzel bir ara bölgeye gidiyordum. Ağlamalar, depresif haller bitti. Ama TM öğretmenimin söylediği şeyler hiç olmadı. Ben zaten artık bir yöntemin insanın hayatına böyle mucizeler getireceğine inanan biri değilim. TM benim bunu anlamama yardımcı oldu diyebilirim.

Bu “eşsiz” deneyimi yaşadıktan sonra TM ile ilgili birçok okuma yaptım. Hepsi İngilizce web sayfaları ve bloglardı. Eski TM uygulayıcılarının örgütlenerek organizasyonla ilgili deneyimlerini paylaştıkları siteler mevcut. Bu sitelerde belli başlı şu argümanlar var: 1) TM bir tarikattır. Birçok tarikatta rastlanan gizlilik, sorgulamama gibi unsurlar burada da mevcuttur. 2) Meditatörlere verilen (satılan) mantranın kişiye özel sır bir formülle elde edildiği doğru değildir. Sınırlı sayıda mantra yaşına göre insanlara verilerek birtakım önlemlerle paylaşılması yasaklanır. 3) Kişilere verilen mantra Hint inanç sistemindeki şeytanların adıdır. 4) TM kâr amacıyla kurulmuş bir organizasyondur, bunu yaparken insanları aldatarak paralarını alır. Uygulayıcı olarak gördüklerime, işittiklerime ve okuduklarıma dayanarak soruları tek tek yanıtlamaya çalışacağım.
 TM uygulamalarına ilişkin birçok sözde çalışma var. Ama bu çalışmaların kontrol grupları meditasyon yapanlar değil yapmayanlar. 

TM bir tarikattır iddiasını çok akla yatkın bulmuyorum. Meditatör olarak eğitim aldığım dönemde bir kere bile bir grubun/oluşumun içine çekiliyormuşum hissine kapılmadım. Bir yerlere davet edilmedim, kampa gittiğimde karşılaştığım insanlar tarikat üyeleri değil aklı selim sahibi, son derece entelektüel, neşeli, hoş insanlardı. TM’nin çok popüler olduğu 1970’li yıllarda özellikle ABD’de böyle tarikatımsı oluşumların olabileceğini internet üzerinden takip ettiğim bazı sitelere dayanarak teslim ediyorum. Ancak en azından Türkiye’deki uygulamanın tarikatvari bir oluşum olmadığını temin edebilirim.
Mantranın kişilere özel olmadığı, doğum tarihine (yılına) göre verildiği iddiası ise doğru bir iddiadır. TM ile ilgili kaynaklarda kişiye özgü mantranın belirlenmesinin çok önemli olduğu, mantranın titreşiminin kişiye uygun olması gerektiği, bunu anca deneyimli bir TM eğitmeninin yapabileceği vurgulanır. Ancak TM eğitimi aldığınızdaki yaşınıza göre listeden bahtınıza çıkan mantra verilir. Bu iddiayı test etmek çok kolay. TM’nin kullandığı bütün mantralar eski bir TM’ci tarafından ifşa edildi. Dileyen internetten bu listeye (hatta listelere – birden çok kişi ifşa etti) erişebilir. İnsanları mantrayı paylaşmaktan men ederek de bu gizlilik sağlanmış olur.
Sonraki iddia bu mantraların şeytan adları olduğuna ilişkin tamamiyle mesnetsiz bir iddia. Tam aksine, TM mantraları anlamlı sözcüklerden oluşmaz. Bu bizzat TM öğretisi içinde belirtilen bir durumdur. Zihnin meditasyon esnasında herhangi bir anlama/kavrama sabitlenmemesi için mantra anlamsız bir sözcük olarak belirlenmiştir.
Burada saydığım son iddiayı, yani TM’nin kâr amaçlı bir oluşum olup olmadığını evet/hayır şeklinde tartışmaktan çok konu hakkımdaki düşüncelerimi paylaşarak cevabı okuyucuya bırakmayı tercih edeceğim. Çok istesem de hiçbir yerde bulamadığımdan dolayı izleyemediğim 2017 Alman yapımı David Wants to Fly adlı filmin basından takip ettiğim kadarıyla çok ciddi iddiaları var. Filmde David Lynch hayranı bir başka David, Lynch’e olan hayranlığının da motive etmesiyle TM’nin peşinde hareketin ortaya çıktığı topraklara gider ve hakikatle karşılaşır. Hakikat TM’nin beyin yıkayan, para odaklı bir oluşum olmasından başka bir şey değildir. Benim bu soruya cevabım ise şöyle: TM çeşitli meditasyon türleri içinde “mantra meditasyonu” dediğimiz yöntemi öğretmektedir. Mantra meditasyonu bir mantranın düşünülmesi ya da içten tekrar edilmesi şeklinde gerçekleşir. TM, meditasyonu markalaştırarak, bu tip meditasyonun öğretilmesini tekeline almış bulunmaktadır. Mantranın kişiye özel tasarlandığı şeklindeki hikâyeden tutun da meditatörlerin yaptığı inisiyasyon seremonisine, özel görüşmelere kadar her ritüel bu miti destekler. Bu şekilde, mantra meditasyonunun öğretimi küçük bir seçkin grubun özelinde bulundurulmuş olur. Meditasyon öğrenmek için gelenlere yoğun bir eğitim verilerek meditasyon sonucu hayatlarının iyi yönde radikal bir şekilde değişeceğine, sağlıklarına kavuşacaklarına dair en hafif tabirle “ikna” diyebileceğim bir süreç yaşatılır. Sonrasında günde toplam 40 dakikalık bir meditasyon dönemi başlayacaktır. Eğitimlerde sıkça yinelenen kurallardan biri de meditasyonların asla ve asla aksatılmamasıdır. Günde 40 dakika boyunca meditasyon yapan birinin başka meditasyonları deneyimleme gibi bir şansı zaten olmayacaktır.
Peki, bütün bunlar niye? Yani TM hareketi içindeki kişiler birer şarlatan mı? Tamamen kişisel olacak yanıtım bu kimselerin çoğunun iyi niyetli kimseler oldukları yönünde. TM’nin bir başka iddiası dünyada ne kadar çok insan meditasyon yaparsa dünya barışına o kadar yaklaşılacağı yönünde (Hatta bazen maille yoluyla iletilen mesajlarda dünya barışı için meditasyon yapacak sidha’lar yararına bağış talep ediliyor. Konu hakkında en yaygın karşı-argüman ise madem dünya barışına hizmet edecek, neden TM yöntemi öğretmek için dünya kadar para istiyor şeklinde.).  Ben şahsen oluşumun içindeki birçok kimsenin tamamen iyi niyetle bu idealin peşinde gittiklerini düşünüyorum. Belki bazıları için de TM sadece bir gelir kapısıdır. İşin gerçek yüzünü bilen maalesef çok az kimse var.
Yazımın en sonunda lafı dolandırmadan bir tavsiyede bulunacağım. Kendi yazdığım gibi bir yazıyı okumuş olsaydım TM’ye başlar mıydım, büyük ihtimal hayır. Günde 40 dakika meditasyon yapmak, hangi meditasyon olursa olsun, zaten -mucizeler değil ama- harikalar yaratır. Günde 10 dakika meditasyon yapmak bile harikalar yaratır. Benim tavsiyem meditasyon teknikleriyle ilgili güzel bir başvuru kaynağı bulmanız. Son zamanlarda adı çok daha fazla duyulmaya başlanan mindfulness akımı da örneğin, hiçbir grubun tekelinde olmayan, hayatın her alanına dokunan bir varoluş biçimi. Mindfulness’ı birbirinden güzel yazılmış kitaplardan okuyabilir (Eckhart Tolle'yi şiddetle öneririm.), videolardan takip edebilirsiniz. Aynı şekilde zikir de bir meditasyon biçimidir. Kendinizi Müslüman olarak tanımlıyorsanız zikir çekebilirsiniz. Dinamik meditasyonlar da mevcuttur. Hepsi benzer şekilde işe yarar. İşin en güzeli, onlarca, yüzlerce çeşit meditasyondan size en uygun olanlarla flört edebilir, keyfini çıkarabilirsiniz.

TRANSANDANTAL MEDİTASYON (2)

TRANSANDANTAL MEDİTASYON (2) Bu yazıyı, her dakikası zor geçen bir yılın ardından bloğa yeniden yazmam için beni harekete geçiren pos...